Ölümün uykudan farksız olduğunu düşünerek kendimi rahatlatıyorum anksiyetem ortaya çıktığı zaman. Başka türlü kendimi rahatlatamıyorum. Bazen öyle karamsar düşünceler içimi yaralıyor ki, geçmişte yaşadığım ne kadar olumsuz an varsa sanki hepsi 1000 ile çarpılıp üzerime çullanıyorlar gibi hissediyorum. Herşey siyah oluyor, gelecek bir anda karanlıkla doluyor. Korkuyorum. Evden çıkasım gelmiyor. Hücremin duvarlarından taş eller uzanıp sırtıma darbeler vuruyor gibi hissediyorum. Ancak uyku aklıma geliyor sonra. Her gece uyuyor ve ertesi güne uyanıyorum. Ölüme en benzeyen şey uykudur şu yaşamda. Bilincin kapandığı an bu andır ve biz uykuya asla korkunç bir anlam yüklemeyiz. Çünkü uyku korkunç değildir, doğal bir şeydir. Ölümüde bu şekilde yumuşatıyorum zihnimde. Ölüm uykudur, gözünü kapar dalarsın ve bir başka alemde tekrar açana kadar anlamazsın ne kadar süre uykuda kaldığını. Uyanmak gibi bir histir bu. Aradan geçen zamanı adeta derin uyku anında hiçe saymışızdır ve zamanda sıçramışızd
Burada sadece doğaçlayacağım. Derin bir nefes alıp, aklıma gelen ilk 'şeyin' derinleşişini buraya aktaracağım. Mandala kavramını biliyorsanız, bir nokta etrafında doğaçlayarak bir görsel elde edildiğini bilirsiniz. Burada yaptığımsa bir görü,bir düşünce veya herhangi bir ilham verici şey üzerinden öykü mandalası yapmak. Hem kendimi keşfederken, hemde yeni şeyler üreteceğim. Olur da bloğuma uğramışsanız, bir iki kelam bırakırsanız beni memnun edersiniz.