Üzerindeki şoku atan Yukio, şifacı kadın ve yaşlı fener bekçisi ile birlikte şöminenin aydınlattığı odada sohbete devam ediyorlardı. Aslında sadece Yukio konuşuyor, diğerleri onu dinliyorlardı. Denizden çıkarıldıktan sonra yeniden doğmuş gibi hisseden insan, beden fonksiyonlarını yeniden keşfediyor gibiydi. Bulunduğu yeni sayılabilecek bu yeri idrak etmek bir yana dursun geçmişinin anılarını hatırlamak ona bu yeni yer hakkında fikir verebilecekti. O böyle umuyordu. ‘’Ben doğduğum toprakları hatırlamıyorum.’‘ dedi. Yaşlı kadın sessiz bir tebessümle ona yanıt verdi. Bu içini ısıtmıştı. Zorlamaması gerektiğini biliyordu hafızasını. Eskiden böyle çalışıyordu zihni ama artık değil. Yukio sakince şöminede yanan ateşe baktı. Son hatırladığı anıları geldi hatırına hemen. Ogry, Ohario, Oktavius... Biri daha vardı içlerinde. Alevler içindeki şu çocuk... Adını anımsayamıyordu ama amacını biliyordu. ‘‘O alevler içindeki genç oğlanı görüyorum. Enerjimi korumak için oluşturduğum cep evrene yerleşt
Burada sadece doğaçlayacağım. Derin bir nefes alıp, aklıma gelen ilk 'şeyin' derinleşişini buraya aktaracağım. Mandala kavramını biliyorsanız, bir nokta etrafında doğaçlayarak bir görsel elde edildiğini bilirsiniz. Burada yaptığımsa bir görü,bir düşünce veya herhangi bir ilham verici şey üzerinden öykü mandalası yapmak. Hem kendimi keşfederken, hemde yeni şeyler üreteceğim. Olur da bloğuma uğramışsanız, bir iki kelam bırakırsanız beni memnun edersiniz.