Ana içeriğe atla

#1 Meşe'nin Gölgesinde

'Her nefes yeni bir başlangıçtır.' 

 Her zaman yaptığı gibi nehrin kenarındaki meşe ağacının gölgesinde oturmuş ve gözlerini kapatmıştı. Küçüklüğünden beri oynadığı nefesini takip etme oyununu oynuyordu. Her nefes alışı ve verişi çevresindeki seslerin derinliğini arttırıyordu adeta. Akan suyun sesi sanki her nefesinde şarkı söylüyordu. 

Sırtını yasladığı ağacın gövdesinde bir sıcaklık hissetti Aia. Bu his onu ürtpertmek yerine mutlu etmişti. Ağaç onunla bağlantıya geçiyordu. Sonunda hayalini kurduğu şey gerçekleşmek üzereydi. Bir yandan nefesine odaklanırken diğer yandan ısının yoğunlaştığı bölgeyi tespit etmeye çalışıyordu. Isı ağır hareket ediyor ve gideceği yeri hesaplamaya çalışıyordu sanki.




Kalbinin arka noktasına, sırtının sol kısmına yoğunlaştı ısı. Bu farklı bir deneyim oluyordu ona. Odağını kalbine yönlendirdi Aia. Artık nefes alış verişi stabilleşmişti. Aklındaki tek şey kalp atışlarıydı. Bir davul misali onu derinleştirdikçe derinleştiriyordu. Kuşların insani seslerini duyamıyordu, nehrin şarkısını işitmiyordu artık. Sadece kalbinin atan gümlemeleri ve sırtındaki ısı vardı. 

Kapalı gözlerinin karanlığı yeşil bir renk ile dolmaya başladı. Renk saat yönünde dönüyor ve spiral çiziyordu. Heyecanlanmaya başlayan Aia kalbinin gümlemesi eşliğinde yeşil rengin dansına odaklandı. Spiralin dönüşü öyle düzenliydi ki sanki canlı bir organizma gibiydi. 

Sırtındaki ısı bu arada soğumaya başladı. Serin bir hava akımına dönüşen bu his mekan kavramını ortadan kaldırmıştı. Artık oturduğunu hissetmiyordu Aia. Ağaca yaslandığını da hissetmiyordu. Sanki tüm dış dünya yok olmuş da sadece o varmış gibiydi. Spiral daha da belirginleşti. 

İki kaşının ortasında aynı sırtındaki gibi bir serinlik vardı. Spiralin arkasında gizlenmiş olan belli belirsiz bir işaret dikkatini çekti. Sanki bir çeşit hiyeroglif yazısıydı bu. Odağını bu sefer spiralin ardına odakladı. 

Mekan algısının yokluğu onu hafiften endişelendirse de spiralin ardındakini bilmeyi çok istiyordu. Bu sırada kalbindeki gümleme sesini yeniden işitti. Her gümleme de yazı beliriyor ve yeniden kayboluyordu. 

Odağını daha da arttırdı Aia. Sırtındaki hisse olan duyarlılığını da kaybetmişti. Sadece kalbindeki gümbürdeme ve spiralin ardındaki belli belirsiz hiyeroglif dili vardı. Hiyeroglifte seçtiği sembol bir kuşu andırıyordu. İyice odaklandı. Kuşun gözlerinin yaşla dolu olduğunu, hatta hüngür hüngür ağladığını gördü. 

Bu canlı bir hiyeroglifti. Ağlayan bir kuş sembolünün neyi anlatmaya çalıştığını düşündü Aia. Fakat aklına gelen düşünceler öyle rasyoneldi ki bu kuşun göz yaşlarını daha da arttırıyordu. O anda aklında düşünmek yerine kalbinin gümbürtüsü geldi.

Bir yandan gümbürtüye odaklanırken diğer yandan kuşun gözlerine baktı. Kuş her gümbürdeme de göz yaşlarını akıttı ve sonunda ağlamayı kesti. Aynı anda gümbürdeme de kesildi. Kuşun renginin belirginleştiğini farketti Aia. Altın sarısı tonlarında bir güvercindi bu. Kanatlarını açtı ve uçarak spiral çizmeye başladı. 

Yeşil, yemyeşil bir spiral doldu gene Aia'nın gözlerine. Oturduğu zemin, yaslandığı ağaç ve sırtındaki serinlik geri gelmişti. Kuşların insanı tonda sesi cıvıltıya, nehrin şarkısıysa şarıltıya dönüşüvermişti yine. Nefes alışverişini yeniden hissetmeye başladı. Derin bir nefes çekti içine sanki kanatlanacakmış gibi. Çektiği nefesi verirken gözlerini açtı. 

Ellerini gözlerine götürdü ve akan göz yaşlarını temizledi. Ağlayan kuş kendisiydi. İçindeki biriken duygu yoğunluğunu en doğal şekilde atarak arınmıştı Aia. Ayağa yavaşça kaldı ve sırtını verdiği meşe ağacına sarıldı. Ardından nehri takip ederek geldiği kalesine dönmek için yürümeye başladı. 

Nehri takip ederken aklında kuşun altın rengi ve kanatlanışı vardı. Bu belkide onun için yeni bir başlangıçtı. 

...

 Başlangıçtaki cümle öykünün noktasıydı. Bu nokta üzerindeki derinleşmem bu küçük öyküyü oluşturdu. Prenses Aia'nın kendini bir meşe ağacının gölgesinde meditasyon yaparken farkında olmadan arındırma süreci belkide benim kendi arınma sürecime bir mesajdı. 

Çünkü birkaç gündür yaptığım tek şey kendimi resetlemenin bir yolunu aramaktı. Belkide bunun üzerine bir meditasyonda ben yapmalıyım. 






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

#2 Zihin Denizi

'Aradığım sadece biraz ilgiydi.' demişti arkadaşlarına veda ederken Umber. Artık hiçbir şeyin gerçek anlamda umurunda olmamasından korkuyordu. Nitekim bu gerçekleşmek üzereydi. Yıllarca hep umursuz, vurdumduymaz bir imaj yansıtmıştı çevresine. Fakat içinde hep bir karmaşa ve hep bir umursayan, acı çeken yan vardı. Olmak istediği şeyi dış görünüşüne yansıtmayı başarmıştı fakat iç dünyasına yapacak cesareti yoku. Kendisini kaybetmekten, başka bir şeye dönüşmekten öyle korkuyordu ki sonunda o eşiğe geldiğini fark etmemişti bile. Evinin merdivenlerine tırmanırken aklında arkadaşlarına ettiği veda vardı. Şakanın dozunu fazla kaçırmışlardı. Alay etmekten zevk alır bir hale geldiklerinde içindeki alttan alan yanı bir kenara fırlatıp hepsine içindeki karmaşayı tattırmıştı. Fakat beklediği anlayıştan ziyade ön yargı duvarından seken yalnızlığı alabilmişti sadece. Uzun uzun yürümüştü yanlarından ayrıldığında. Kulağına taktığı kulaklıktan çalan The Monster isimli şarkı sanki ona bir şe

#17 Deniz Feneri / Part 2

Üzerindeki şoku atan Yukio, şifacı kadın ve yaşlı fener bekçisi ile birlikte şöminenin aydınlattığı odada sohbete devam ediyorlardı. Aslında sadece Yukio konuşuyor, diğerleri onu dinliyorlardı. Denizden çıkarıldıktan sonra yeniden doğmuş gibi hisseden insan, beden fonksiyonlarını yeniden keşfediyor gibiydi. Bulunduğu yeni sayılabilecek bu yeri idrak etmek bir yana dursun geçmişinin anılarını hatırlamak ona bu yeni yer hakkında fikir verebilecekti. O böyle umuyordu.  ‘’Ben doğduğum toprakları hatırlamıyorum.’‘ dedi. Yaşlı kadın sessiz bir tebessümle ona yanıt verdi. Bu içini ısıtmıştı. Zorlamaması gerektiğini biliyordu hafızasını. Eskiden böyle çalışıyordu zihni ama artık değil. Yukio sakince şöminede yanan ateşe baktı. Son hatırladığı anıları geldi hatırına hemen. Ogry, Ohario, Oktavius... Biri daha vardı içlerinde. Alevler içindeki şu çocuk... Adını anımsayamıyordu ama amacını biliyordu.  ‘‘O alevler içindeki genç oğlanı görüyorum. Enerjimi korumak için oluşturduğum cep evrene yerleşt