'Şans faktörü hayatta ne kadar önemlidir?'
....
'Şanslı biri misindir Liam?' diye sordu Carlos.
'Hayır, pek sayılmaz.' diye cevap verdi Liam.
'Ne kadar güzel, esas şanslı kişi sensin.'
Şaşırmış bir ifade ile Carlos'a bakan Liam neler döndüğünü anlamaya çalıştı. Fakat Carlos oldukça ciddiydi.
'Ben hayatım boyunca şanslı bir insandım Liam. Bu şans bana ne kazandırdı biliyor musun? Rahatlık. Dertsiz,tasasız bir yaşam. Şimdi düşünüyorsundur, bulmuşta bunuyor diye. Haklısın. Fakat anlatmak istediğim şeye kulak ver öncesinde.' dedi.
Oturduğu iskembeden kalktı ve dar pantolonun cebinden bir sigara çıkararak yaktı. Tekrardan oturarak söze girdi.
'Şans bir lanettir Liam. İnsanı tembelleştiren, rahata alıştıran, kolay yoldan geçindiren bir lanet. Sana bunun neden böyle olduğunu söyleyeyim. Hayal kurmanın hiçbir anlamı kalmıyor şanslı olduğunda. Ne hayal etsem öyle veya böyle onu elde edebiliyorum ben. Fakat hiçbir heyecan duyamıyorum onlara karşı. Çünkü genelde çabalamıyorum onları elde etmek için.
Bir araba almayı hayat etmek ve o araba için mücadele etmek ne kadar özlediğim birşey bir bilsen Liam. Günlerce, haftalarca o arabanın parasını biriktirmek, o uğurda ter dökmek,yorulmak,gerekirse aç uyumak... Bunları öyle kıskanarak bakıyorum ki...
Senin bir şeyi hayal ederken ve hayallerini gerçek kılarken yaşadığın tüm hazlarını kıskanıyorum. Çünkü ben bunlara hasretim. Ben zor nedir bilmiyorum Liam. Zorluğu hiç tatmadım. Kullandığım arabayı süpermarket çekilişinden kazandım. Evimi ailem hediye etti. Köpeğim doğuştan eğitimliydi. Okul yıllarımda hep hocaların sevdiği öğrenciydim ve kanaat notlarım hep A'ydı.
Görüyor musun Liam? Ben ne kadarda zavallı bir adamım. Sen eminim hocalarının gözüne girmek için çabalamış ve başardığında bunun hazzını yaşamışsındır. Ya da F aldığında daha çok çalışıp yüksek not alıp, sonra bunun hazzını yaşamışsındır.
Bende bunlar yok dostum. Yok! Ben şans lanetine çaptırılmış bir adamım. Öğrendiklerimde zorluğa dair birşey yok. Biliyor musun? Aşık olduğum gün Emily bana evlenme teklif etmişti. Onun için bile mücadele edemedim ben.Sadece diledim ve oldu. Bu bana artık öyle acı veriyor ki...
Bazen ölmek istiyorum. Belki ozaman şansızlığın orgazmını yaşarım diye. Bir keresinde bunu denemiştim hatta. Boynuma bir taş bağlayıp evimizin arka bahçesindeki havuzun içine oturdum. Ne oldu biliyor musun Liam? O gün 7.6 büyüklüğünde bir deprem oldu ve havuzumuzun orta yerinde devasa bir yarık oluştu. Tüm su oradan akıp gitti ve ben yine şanslı çıktım.
Şimdi sana soruyorum Liam? Gerçekten de şanssız bir insan mısın?'
Liam dehşet içinde arkadaşına bakıyordu. İçtiği kahveyi unutmuş ve buz gibi olmuştu. Alnından terler akıyor ve ne diyeceğine karar veremiyordu.
'Ben sanırım, bilmiyorum Carlos kafam çok karışık.' diyebildi.
'Sen benim yanımda dünyanın en şanslı insanısın Liam. Şanssızlığınla gurur duy.' dedi.Ardından hesabı ödemek için ayaklandı ve kasaya gitti.
'Hesap lütfen.'
'Bugün hesap ödemenize gerek yok beyefendi. Çünkü firmamızın bugün 10. yıldönümü ve bugüne özel içtiğiniz ürünler müessesemizden. Mutlu günler.'
...
Bugün hayattaki şanssızlığıma fazlasıyla isyan edip durdum. Gerçektende iyi mi yaptım isyan olarak bilemedim açıkcası. O yüzden böyle girişteki cümlemde şans temalı bir mandala noktası kullandım ve öykü mandalamı onun etrafında derinleştirdim. Ve anladım ki gerçektende şans faktörü pekde önemli değilmiş aslında.
Zora düştüğümde o yada bu şekilde hep kalktım ayağa. Neticede öğretti hayat bana... Şanslı ve şanssız bir önemi yok belkide. Önemli olan çabaladığın zamandaki mücadele ve başardığındaki haz!
....
'Şanslı biri misindir Liam?' diye sordu Carlos.
'Hayır, pek sayılmaz.' diye cevap verdi Liam.
'Ne kadar güzel, esas şanslı kişi sensin.'
Şaşırmış bir ifade ile Carlos'a bakan Liam neler döndüğünü anlamaya çalıştı. Fakat Carlos oldukça ciddiydi.
'Ben hayatım boyunca şanslı bir insandım Liam. Bu şans bana ne kazandırdı biliyor musun? Rahatlık. Dertsiz,tasasız bir yaşam. Şimdi düşünüyorsundur, bulmuşta bunuyor diye. Haklısın. Fakat anlatmak istediğim şeye kulak ver öncesinde.' dedi.
Oturduğu iskembeden kalktı ve dar pantolonun cebinden bir sigara çıkararak yaktı. Tekrardan oturarak söze girdi.
'Şans bir lanettir Liam. İnsanı tembelleştiren, rahata alıştıran, kolay yoldan geçindiren bir lanet. Sana bunun neden böyle olduğunu söyleyeyim. Hayal kurmanın hiçbir anlamı kalmıyor şanslı olduğunda. Ne hayal etsem öyle veya böyle onu elde edebiliyorum ben. Fakat hiçbir heyecan duyamıyorum onlara karşı. Çünkü genelde çabalamıyorum onları elde etmek için.
Bir araba almayı hayat etmek ve o araba için mücadele etmek ne kadar özlediğim birşey bir bilsen Liam. Günlerce, haftalarca o arabanın parasını biriktirmek, o uğurda ter dökmek,yorulmak,gerekirse aç uyumak... Bunları öyle kıskanarak bakıyorum ki...
Senin bir şeyi hayal ederken ve hayallerini gerçek kılarken yaşadığın tüm hazlarını kıskanıyorum. Çünkü ben bunlara hasretim. Ben zor nedir bilmiyorum Liam. Zorluğu hiç tatmadım. Kullandığım arabayı süpermarket çekilişinden kazandım. Evimi ailem hediye etti. Köpeğim doğuştan eğitimliydi. Okul yıllarımda hep hocaların sevdiği öğrenciydim ve kanaat notlarım hep A'ydı.
Görüyor musun Liam? Ben ne kadarda zavallı bir adamım. Sen eminim hocalarının gözüne girmek için çabalamış ve başardığında bunun hazzını yaşamışsındır. Ya da F aldığında daha çok çalışıp yüksek not alıp, sonra bunun hazzını yaşamışsındır.
Bende bunlar yok dostum. Yok! Ben şans lanetine çaptırılmış bir adamım. Öğrendiklerimde zorluğa dair birşey yok. Biliyor musun? Aşık olduğum gün Emily bana evlenme teklif etmişti. Onun için bile mücadele edemedim ben.Sadece diledim ve oldu. Bu bana artık öyle acı veriyor ki...
Bazen ölmek istiyorum. Belki ozaman şansızlığın orgazmını yaşarım diye. Bir keresinde bunu denemiştim hatta. Boynuma bir taş bağlayıp evimizin arka bahçesindeki havuzun içine oturdum. Ne oldu biliyor musun Liam? O gün 7.6 büyüklüğünde bir deprem oldu ve havuzumuzun orta yerinde devasa bir yarık oluştu. Tüm su oradan akıp gitti ve ben yine şanslı çıktım.
Şimdi sana soruyorum Liam? Gerçekten de şanssız bir insan mısın?'
Liam dehşet içinde arkadaşına bakıyordu. İçtiği kahveyi unutmuş ve buz gibi olmuştu. Alnından terler akıyor ve ne diyeceğine karar veremiyordu.
'Ben sanırım, bilmiyorum Carlos kafam çok karışık.' diyebildi.
'Sen benim yanımda dünyanın en şanslı insanısın Liam. Şanssızlığınla gurur duy.' dedi.Ardından hesabı ödemek için ayaklandı ve kasaya gitti.
'Hesap lütfen.'
'Bugün hesap ödemenize gerek yok beyefendi. Çünkü firmamızın bugün 10. yıldönümü ve bugüne özel içtiğiniz ürünler müessesemizden. Mutlu günler.'
...
Bugün hayattaki şanssızlığıma fazlasıyla isyan edip durdum. Gerçektende iyi mi yaptım isyan olarak bilemedim açıkcası. O yüzden böyle girişteki cümlemde şans temalı bir mandala noktası kullandım ve öykü mandalamı onun etrafında derinleştirdim. Ve anladım ki gerçektende şans faktörü pekde önemli değilmiş aslında.
Zora düştüğümde o yada bu şekilde hep kalktım ayağa. Neticede öğretti hayat bana... Şanslı ve şanssız bir önemi yok belkide. Önemli olan çabaladığın zamandaki mücadele ve başardığındaki haz!
Yorumlar
Yorum Gönder