Ana içeriğe atla

#5 'Artık Biliyorsun...'

'Kim olduğunu biliyor musun?' dedi. Konsantrasyonunu bozmamak için olabildiğince sakin bir ses tonunda takınıyordu.

'Kim olduğumu biliyorum.' diye karşılık verdi ona oturduğu sandalyeden. Sopa gibi dik bir oturuşu vardı. Karşısında tüten tütsünün dumanına odaklanmıştı. Oldukça sakin görünüyordu.

'Anlat bana.' dedi aynı sakin tonuyla onu gözleyen ustası.

'Ben gökte uçan kartalım. Yerde sürünen yılan, havada süzülen toz parçasıyım. Ben senim, ben göğüm, ben yerim. Ben uzak yıldızlarım, canım, cananım, deliyim, akıllıyım... Ben dış dünyada dolaşıp duran ve hayatları boyunca sürekli aranıp duran insanlarım. Ben parçayım, ben bir parçayım... Ben bütünün bir parçasıyım. '

Durdu ve derin bir nefes aldı. Nefesini verirken ağzından 'om' sesi çıkarıyordu. Gözleri hala yanan tütsünün dumanındaydı.

'Yaratanın parçasıyım. Onun nefesi, onun sesiyim. Onun gözleri, onun ağzıyım. Onunla birlikte devinirim, onunla birlikte susarım. Ben evrenim. Hatta daha ötesi, daha ötesi...'

Sessizleşti yeniden. Onu gözleyen ustası sessizce onun yaşadığı yoğun deneyimin yoğunluğunun azalmasını bekledi.

'Ne görüyorsun?' dedi ustası sakin bir tonla.

Gözlerini bir an olsun tüten dumandan ayırmayan öğrenci bir derin nefes daha aldı. Verdi. 'Aummm'

'Kendimi. Ben her şeyim ve her şeyde ben. Ben var olanım, ben... Ben yaradanım.' dedi.

Ustanın ağzı tebessüme büründü. 'Artık biliyorsun.' dedi sakin tonuyla.

Usta gözlediği minderden kalktı ve sessizce odayı terk etti. Öğrencisi tütsünün dumanını izledi, izledi, izledi. Duman öylece sönüp gitti ve ortada sadece hiçlik kaldı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

#2 Zihin Denizi

'Aradığım sadece biraz ilgiydi.' demişti arkadaşlarına veda ederken Umber. Artık hiçbir şeyin gerçek anlamda umurunda olmamasından korkuyordu. Nitekim bu gerçekleşmek üzereydi. Yıllarca hep umursuz, vurdumduymaz bir imaj yansıtmıştı çevresine. Fakat içinde hep bir karmaşa ve hep bir umursayan, acı çeken yan vardı. Olmak istediği şeyi dış görünüşüne yansıtmayı başarmıştı fakat iç dünyasına yapacak cesareti yoku. Kendisini kaybetmekten, başka bir şeye dönüşmekten öyle korkuyordu ki sonunda o eşiğe geldiğini fark etmemişti bile. Evinin merdivenlerine tırmanırken aklında arkadaşlarına ettiği veda vardı. Şakanın dozunu fazla kaçırmışlardı. Alay etmekten zevk alır bir hale geldiklerinde içindeki alttan alan yanı bir kenara fırlatıp hepsine içindeki karmaşayı tattırmıştı. Fakat beklediği anlayıştan ziyade ön yargı duvarından seken yalnızlığı alabilmişti sadece. Uzun uzun yürümüştü yanlarından ayrıldığında. Kulağına taktığı kulaklıktan çalan The Monster isimli şarkı sanki ona bir şe

#1 Meşe'nin Gölgesinde

'Her nefes yeni bir başlangıçtır.'   Her zaman yaptığı gibi nehrin kenarındaki meşe ağacının gölgesinde oturmuş ve gözlerini kapatmıştı. Küçüklüğünden beri oynadığı nefesini takip etme oyununu oynuyordu. Her nefes alışı ve verişi çevresindeki seslerin derinliğini arttırıyordu adeta. Akan suyun sesi sanki her nefesinde şarkı söylüyordu.  Sırtını yasladığı ağacın gövdesinde bir sıcaklık hissetti Aia. Bu his onu ürtpertmek yerine mutlu etmişti. Ağaç onunla bağlantıya geçiyordu. Sonunda hayalini kurduğu şey gerçekleşmek üzereydi. Bir yandan nefesine odaklanırken diğer yandan ısının yoğunlaştığı bölgeyi tespit etmeye çalışıyordu. Isı ağır hareket ediyor ve gideceği yeri hesaplamaya çalışıyordu sanki. Kalbinin arka noktasına, sırtının sol kısmına yoğunlaştı ısı. Bu farklı bir deneyim oluyordu ona. Odağını kalbine yönlendirdi Aia. Artık nefes alış verişi stabilleşmişti. Aklındaki tek şey kalp atışlarıydı. Bir davul misali onu derinleştirdikçe derinleştiriyordu. Kuşların ins

#17 Deniz Feneri / Part 2

Üzerindeki şoku atan Yukio, şifacı kadın ve yaşlı fener bekçisi ile birlikte şöminenin aydınlattığı odada sohbete devam ediyorlardı. Aslında sadece Yukio konuşuyor, diğerleri onu dinliyorlardı. Denizden çıkarıldıktan sonra yeniden doğmuş gibi hisseden insan, beden fonksiyonlarını yeniden keşfediyor gibiydi. Bulunduğu yeni sayılabilecek bu yeri idrak etmek bir yana dursun geçmişinin anılarını hatırlamak ona bu yeni yer hakkında fikir verebilecekti. O böyle umuyordu.  ‘’Ben doğduğum toprakları hatırlamıyorum.’‘ dedi. Yaşlı kadın sessiz bir tebessümle ona yanıt verdi. Bu içini ısıtmıştı. Zorlamaması gerektiğini biliyordu hafızasını. Eskiden böyle çalışıyordu zihni ama artık değil. Yukio sakince şöminede yanan ateşe baktı. Son hatırladığı anıları geldi hatırına hemen. Ogry, Ohario, Oktavius... Biri daha vardı içlerinde. Alevler içindeki şu çocuk... Adını anımsayamıyordu ama amacını biliyordu.  ‘‘O alevler içindeki genç oğlanı görüyorum. Enerjimi korumak için oluşturduğum cep evrene yerleşt