Ana içeriğe atla

#8 Alevler İçindeki Mesih - B1

Ders tüm sıkıcılığı ile işleniyordu. Hakan ise sırasında, tüm can sıkıntısını yolmaya başladığı not kağıdından çıkarmaktaydı. Aklında türlü türlü senaryolar vardı kağıtlar üzerinde. Elinde hayali bir ışın kılıcı olduğunu hayal ediyor ve kağıtları bir jedi ustalığı ile paramparça ediyordu. Hatta işi biraz daha abartıp elinden hayali bir ateş topunun çıkıp kağıtları alev alev yaktığının hayalini kuruyordu. Dersin sıkıcılığı öyle sinir bozucuydu ki, Hakan bu alev toplu hayalini abartıp gerçekmiş gibi gözünde canlandırmayı sürdürdü.

Aslında tüm bu olanların böyle olacağını oda bilemezdi. Biranda alev alan sırası sınıfta kısa süreli bir panik havasının oluşmasına neden olmuştu. Dersi veren eğitmen panikleyen sınıfı sakin bir tonla sınıfın dışına çıkartmaya gayret etti. Hakan'ın oturduğu sırada çıkan yangın sanki sınıfa benzin dökülmüşcesine tüm sıraları kaplayarak kısa sürede koca sınıfı bir afet yerine çevirmişti.

Hayal gücünün bu denli şeylere neden olduğunu daha önce hiç görmemişti Hakan. Bunun verdiği şokla sınıf arkadaşlarının yanında şaşkın şaşkın durmaktaydı. Diğer yandan eğitmen ise bu durumun neden oluştuğu konusunda sınıfı sorgulamaktaydı. Akıllarda türlü teoriler vardı. Kimisi sınıfa torpil atıldığını iddia ederken, bir diğeri bunun bir molotofun işi olduğunu söylüyordu. Eğitmen ise garip bir şekilde kısa devre yapıp duran ve dersi sürekli sabote eden projektörden şüpheleniyordu.

Bir anda ışık patlaması şeklinde beliren bu ateş Hakan'ın sırasını tutuşturmuştu. Bu olayı direkt gören sadece Hakan olduğundan kimsenin bir delili yoktu. İtfaiyeciler sınıfı söndürdükten sonra durum tespiti yapmaya çalıştılar fakat bir kaynak bulamadılar. Üniversite yönetimi ise bu durumun araştırılmasını ve olası bir suçlunun cezalandırılmasını istediklerinden dolayı işi polise devretmenin akıllıca olacağını düşünmüştü. Bu durum öğrencilerde biraz rahatsız edici bir durum yarattı. Hakan yüzündeki şaşkın ifadeyi korumaya çalışıyordu. Çünkü şaşkın ifadesini korkmuş bir afetzede gibi polislere satabilirdi.

O gün sınıfta olanlar tüm üniversitede dilden dile dolaştı. Derslikte bulunan öğrencilerin hepsi tek tek polis tarafından sorgulandı ve hiçbir delil bulunamadı. Hakan kendi sorgusu sırasında bir ışın kılıcı hayal ettiğini ve sırayı ortadan ikiye ayırdığından bahsetmişti. Polis bu hikayeyi ilgi çekici bulsa da daha sonradan bunun gerçek dışılığına karar vermişti. Aslına bakılırsa polisin ilk başta bu hikaye ile ilgilenmesi çok garip bir olaydı. Reel deliller üzerinden durum tespiti yapıp öğrencilerin içindeki olası bir suçluyu tespit etmek gibi bir görevleri varken, delil olarak bir hikayeyi ciddi kategorilerine almaları oldukça tuhaf bir eğilimdi.

Olay kapandıktan ve dava düştükten sonra üniversite yönetimine söylenecek en iyi raporun eğitmenin fikri olduğuna karar vermişti polisler. Tüm suçu projektör cihazına yıkmışlardı. Böylece üniversite öğrencilere karşı mahcup duruma düşmüştü. Bunu telafi etmek ve adlarını iyiye çıkarmak için öğrencilerin her birine onur belgesi verildi.

Bu sırada Hakan yol açtığı bu garip olaylar silsilesinin ötesinde kendi rutinini yaşamaya devam ediyordu. Yaşadığı bu paranormal derecesindeki tuhaf deneyimi onun aklını sürekli kurcalıyordu. Yeniden bunu yapabilseydi bu sefer neler olurdu diye düşünmeden edemiyordu. Bir gün üniversite kantininde yine bunu düşünürken oldukça stresli görünüyordu. Onu gören arkadaşı Yeşim yanına geldi ve onun neden bu kadar sıkıntılı göründüğünü sordu. Yeşim'in ilgisi ve yakın dostluğu Hakan'ı her zaman rahatlatmıştı. Fakat bu rahatlaması uzun sürmedi. Bu seferde Yeşim'i rahat bırakmayan ve bir türlü yakasından atamadığı eski sevgilisi Servet olaya dahil olmuştu.

Servet'in tüm derdi Hakan ile olan kavgasıydı aslında. İkili bundan bir sene önce oldukça iyi arkadaş iken araları yine Yeşim yüzünden fena halde bozulmuştu. Yeşim'in iyi niyeti ve aktif sosyal yaşamı Servet'in kıskançlık yapmasına neden oluyordu. Kıskançlık yapan Servet'in bu krizlerine artık dayanacak gücü kalmayan Yeşim, sonunda ona tekmeyi koymuştu. Fakat bu durum yaşanırken Yeşim yaşadığı üzüntülü süreci Hakan'ın dostluğu ile atlatmıştı. Tabii bu durumda Servet'te düşmanlık oluşmasına neden olunca kavga patlamıştı.

İşte Servet bu eski mevzuları hala aklından atamadığı için olaya dahil oldu yeniden. Yeşim ile arasını eskisi gibi yapma planları Hakan tarafından yeniden bozulmaktaydı ona göre. Fakat bilmiyordu aslında Hakan'ın sınıfı yaktığını ve Yeşim'inde stresli görünen Hakan'a destek olmak için yanında olduğunu. Bu andan sonra olay koptu ve olanlar aynen şöyleydi:

Servet tüm hışımı ile Yeşim'in kolunu tutar ve onu sarsar. Hakan, Servet'in bu öküzlüğüne tepki olarak Yeşim'i onun elinden kurtarır ve Servet'i omzundan sertçe iter. İşte bu sertçe itme ile birlikte sınıfta yaşanan ışık patlaması yeniden olur ve Servet yanmaya başlar. Hakan'ın öfkesi ve mevcut stresi birleşerek ateşi tetiklemiştir ve sonuçta Servet kantinin ortasında alev alev yanmaya başlamıştır. 

Tabi ki bu olanları açıklayamayan kantindeki öğrencilerin hepsi panik halde etrafa kaçışmaya başladı. O sırada kantin çalışanlarından birinin soğukkanlı davranışı sayesinde Servet yanarak ölmekten kurtuldu. Kadının koşar adımlarla gidip, duvarda çürümeyi bekleyen yangın tüpünü kavrayıp Servet'e doğru nişan alması ve onu profesyonelce söndürmesi tıpkı bir film sahnesini anımsatmıştı Hakan'a. Yüzündeki şaşkın ifade geri gelmişti. Yine ortalığı ateşe vermişti ve bu durum onu artık hafiften endişelendiriyordu.

Aradan geçen iki günün sonunda Servet'in ölüm riski kalmamıştı. Hastanenin yoğun bakım ünitesinden çıkan Servet, artık sorgulanmaya hazırdı. Sınıfta çıkan yangın olayını araştıran polis ekibi bu seferde Servet'i sorguluyordu. Olayı tüm çıplaklığı ile anlattı Servet. Hakan'ın onu ittirmesi ile tüm vücudunun bir anda ısındığını ve kıyafetlerinin yanmaya başladığından bahsetti. Bu durum polislerce tuhaf karşılandı. Hakan'ın jedi hikayesini yeniden gündeme getirdiler ve Hakan'ı sorgulamak için okula döndüler.

Sorgu sırasında Hakan oldukça şaşkın görünüyordu. Bu ifadesini ezberlemişti ve kurtarıcılığına inanmıştı adeta. Polisler şoktaki gence ılıman yaklaştılar ve oldukça sakince sorularını yönelttiler.

'Sana dokunduğunda vücudunun ısındığını ve kıyafetlerinin tutuşmaya başladığını söyledi. Bu ifade hakkında ne diyeceksin Hakan?' dedi polis.

'Açıkçası Servet bildim bileli Yeşim'i benden kıskanıyor. Hatta tüm evrenden kıskanıyor. Bence bu anlattıkları tamamen bir hayal ürünü. Eğer anlattıklarının gerçeklik payı varsa bende bir Jedi'yim.' diye cevap verdi Hakan.

Polisler bu sorguyu oracıkta bitirdiler ve kamera görüntülerini incelemek için fakültenin bilgi işlem kısmına gittiler. Görüntülerdeki her şey Servet'in anlattığı ile birebir uyuyordu. Hakan onu ittiriyor ve Servet tutuşmaya başlıyordu. Fakat akıllarına Hakan'ın ifadesi geliyordu polislerin. Bu durumda işi çıkmaza sürüklüyordu.

Hakan'dan davacı olan Servet'in suçlamaları düşmüştü polis raporundan sonra. Raporda polisler bu olayı Servet'in paranoyakça çıkışına yormuşlardı. Onun Hakan'a olan kıskançlığının yarattığı saldırgan tutumun, kendisini yakarak bir eylem yapma girişimine kadar itmişti polislere göre. Bu raporun ardından Servet'e mahkeme psikolojik destek verdi. Böylece bu olayda kapanmıştı.

Yaşanan iki olaydan da sıyrılmayı başaran Hakan, bu yaşadıklarının bir yetenek olduğuna karar kılmıştı. O seçilmişti kendisine göre. Ona bahşedilen bu yeteneğin bir amacı olmalıydı. Fakat neydi bu amaç? Bunu bilemiyordu. Kendi çıkarımlarına göre bir kanunsuz olup suçluları durdurabilir ve bir kahraman olabilirdi. Fakat bu durum oldukça tehlikeliydi. İfşa olabilirdi. O yüzden bu düşünceyi bıraktı. Polislerden kurtulmuşken yeniden onları peşine takmak istemiyordu.

Yeteneğini anlamak ve kaynağını bilmek istiyordu. Bunun için yapacağı şey bunu araştırmak oldu. Yaptığı araştırmalarda daha önce ateşi böyle aktif edeni görmemişti. Servet'in ifadesinde kendi dokunuşu ile birlikte o ısınmış ve onun ısınması ile kıyafetleri yanmıştı. Yani yaptığı şey canlıları yada nesneleri ısıtıp kendi kendilerine yanmalarını sağlayacak türden bir şeydi. Yani bir çeşit kodu aktif ediyordu ve bu kod sayesinde nesne veya canlı kendini ısıtıp sonunda yanıyorlardı. Bu manyak bir yetenekti Hakan'a göre.

Aradan geçen haftalarda bir çok deneyim yaşadı. Bu deneyimler sayesinde yeteneğini anlamaya başlamıştı. Üzerinde yoğunlaştığı nesnelere başlangıçta dokunarak yanmalarını sağlıyordu. İlerledikçe dokunmayı da bıraktı ve sadece göz teması kurması yetmeye başladı. Nesnelere bakıyor ve öfkeli bir hissiyata bürünüp yanmalarını hayal ediyordu. Çok geçmeden bir anda tutuşmaya başlıyordu nesneler. Bu konuda profesyonelleşmişti Hakan. Profesyonelleşmesine rağmen hala yeteneğinin amacını anlamamıştı. Neden buna sahip olduğunu bir türlü bulamıyordu? Bu da onda garip bir boşluk hissine yol açıyordu..

O boşluğa düşmüş bir şekilde yeteneğini dahada geliştirmeye çalıştığı sıralarda, gizemli bir kız hayatına girdi. Onu ilk başta okulun kampüsünde görmüştü. Kız sadece Hakan'a bakıyor ve sonra kafasını çevirip gidiyordu. Birkaç bakışmadan sonra Hakan sonunda kızı takip etti ve okulun ıssız diye tabir edilen bir yerinde durdular. Kız direk konuya girdi.

'Sana bahşedilen bu yetenek ile yüce tanrı Azzo'yu uyandıracaksın. Sana verilen görev budur. Sen tanrıyı uyandıran mesih olacaksın. Böylece dünyamız yeniden kurtulacak.' dedi kız.

Kızın sözlerinini bir fantastik kitaptan alıntı olduğuna yüzde yüz emin olan Hakan cevapladı;

'Senin derdin ne biliyor musun güzelim? Sağlam bir seks. Sana deli gibi çakmamı istiyorsun, biliyorum. Bunu bakışlarında gördüm. Beni, en son okuduğun fantastik kitaptan alıntı yaparak etkilemeye çalışıyorsun şuanda. Buna gerek yok. Hadi evime gidelim ve işimizi görelim güzelim.'

Hakan sözleri kızda en ufak bir duygu kıpırtısına yol açmadı. Hakan şaşırmıştı. Kızın taş gibi olduğunu düşünüyordu. Çok geçmeden kız konuşmaya devam etti.

'Azzo uyanmalıdır mesih. Sana gerekli koordinatlar gelecek. Kutsal şehre gitmen ve lahiti bulman gerekiyor. Daha sonraysa şifalı alevlerin ile Azzo'nun bedenini tutuşturup ona can vermen gerekiyor. Senin var olma amacın budur. Eğer görevinden saparsan sonun çürümek olacaktır. Senin hayatta kalmanı sağlayabilecek tek kişi Azzo'dur mesih.'

İş ciddiye binmişti Hakan'a göre. Kız bu hikayeyi sürdürüyordu ve olay çok farklı bir yere kaymıştı. Arkasını dönen ve gitmekte olan kızın arkasından bağırdı.

'Şu koordinatları e-mail olarak mı yollayacaksın? O halde adresime ihtiyacın olacak fıstık.' dedi kıza.

Kız yürümeye devam ederken cevap verdi.

'Rüyalarını izle mesih. Kutsal şehir ve lahitin yeri sana orada görünecek.' dedi.

Ardından yoluna devam eden kızın arkasından bakakalan Hakan'ın aklındaki tek düşünce kızı yatağa atıp fena halde düzmekti.


...

Devam edebilir.


Neyin kafasını yaşıyorum bende bilmiyorum. İki gün önce aklıma sınıfta düştü bu hikayenin görüntüsü. Görüntü tam olarak şöyleydi: Önce sırayı yakıyordum ve sonrada gıcık olduğum eski bir arkadaş ile kantinde tartışıp onun yanmasına neden oluyordum. Sonra kafamdaki bu saçma düşünceyi uzaklaştırıp dedim ki, 'Kenarda dursun lan bu. Bundan iyi hikaye malzemesi çıkar.'

Nitekim bu hikaye oluştu. Belki devam ederim ve Azzo denilen tanrının boyutumuzda yeniden doğumun sonuçlarını birlikte yaşarız.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

#2 Zihin Denizi

'Aradığım sadece biraz ilgiydi.' demişti arkadaşlarına veda ederken Umber. Artık hiçbir şeyin gerçek anlamda umurunda olmamasından korkuyordu. Nitekim bu gerçekleşmek üzereydi. Yıllarca hep umursuz, vurdumduymaz bir imaj yansıtmıştı çevresine. Fakat içinde hep bir karmaşa ve hep bir umursayan, acı çeken yan vardı. Olmak istediği şeyi dış görünüşüne yansıtmayı başarmıştı fakat iç dünyasına yapacak cesareti yoku. Kendisini kaybetmekten, başka bir şeye dönüşmekten öyle korkuyordu ki sonunda o eşiğe geldiğini fark etmemişti bile. Evinin merdivenlerine tırmanırken aklında arkadaşlarına ettiği veda vardı. Şakanın dozunu fazla kaçırmışlardı. Alay etmekten zevk alır bir hale geldiklerinde içindeki alttan alan yanı bir kenara fırlatıp hepsine içindeki karmaşayı tattırmıştı. Fakat beklediği anlayıştan ziyade ön yargı duvarından seken yalnızlığı alabilmişti sadece. Uzun uzun yürümüştü yanlarından ayrıldığında. Kulağına taktığı kulaklıktan çalan The Monster isimli şarkı sanki ona bir şe

#1 Meşe'nin Gölgesinde

'Her nefes yeni bir başlangıçtır.'   Her zaman yaptığı gibi nehrin kenarındaki meşe ağacının gölgesinde oturmuş ve gözlerini kapatmıştı. Küçüklüğünden beri oynadığı nefesini takip etme oyununu oynuyordu. Her nefes alışı ve verişi çevresindeki seslerin derinliğini arttırıyordu adeta. Akan suyun sesi sanki her nefesinde şarkı söylüyordu.  Sırtını yasladığı ağacın gövdesinde bir sıcaklık hissetti Aia. Bu his onu ürtpertmek yerine mutlu etmişti. Ağaç onunla bağlantıya geçiyordu. Sonunda hayalini kurduğu şey gerçekleşmek üzereydi. Bir yandan nefesine odaklanırken diğer yandan ısının yoğunlaştığı bölgeyi tespit etmeye çalışıyordu. Isı ağır hareket ediyor ve gideceği yeri hesaplamaya çalışıyordu sanki. Kalbinin arka noktasına, sırtının sol kısmına yoğunlaştı ısı. Bu farklı bir deneyim oluyordu ona. Odağını kalbine yönlendirdi Aia. Artık nefes alış verişi stabilleşmişti. Aklındaki tek şey kalp atışlarıydı. Bir davul misali onu derinleştirdikçe derinleştiriyordu. Kuşların ins

#17 Deniz Feneri / Part 2

Üzerindeki şoku atan Yukio, şifacı kadın ve yaşlı fener bekçisi ile birlikte şöminenin aydınlattığı odada sohbete devam ediyorlardı. Aslında sadece Yukio konuşuyor, diğerleri onu dinliyorlardı. Denizden çıkarıldıktan sonra yeniden doğmuş gibi hisseden insan, beden fonksiyonlarını yeniden keşfediyor gibiydi. Bulunduğu yeni sayılabilecek bu yeri idrak etmek bir yana dursun geçmişinin anılarını hatırlamak ona bu yeni yer hakkında fikir verebilecekti. O böyle umuyordu.  ‘’Ben doğduğum toprakları hatırlamıyorum.’‘ dedi. Yaşlı kadın sessiz bir tebessümle ona yanıt verdi. Bu içini ısıtmıştı. Zorlamaması gerektiğini biliyordu hafızasını. Eskiden böyle çalışıyordu zihni ama artık değil. Yukio sakince şöminede yanan ateşe baktı. Son hatırladığı anıları geldi hatırına hemen. Ogry, Ohario, Oktavius... Biri daha vardı içlerinde. Alevler içindeki şu çocuk... Adını anımsayamıyordu ama amacını biliyordu.  ‘‘O alevler içindeki genç oğlanı görüyorum. Enerjimi korumak için oluşturduğum cep evrene yerleşt