Ana içeriğe atla

#10 Yeni Doğan

'Uyan!'

Sesin kulaklarında çınlamasıyla gözlerini açmıştı varlık. Uyan demişti bir şey ona. Üzerinde sesin yarattığı elektrik şokunun etkisi vardı. Yoğun bir titreme sardı bir anda varlığını. Sanki bir enerji ile yüklenmişti ve şimdi fazla olanıysa kendi bildiği şekilde ayrılıyor gibiydi.

Beyaz bir odada açmıştı gözlerini. Duvarlar, yatak, sehpa, koltuk ve diğer tüm detaylar beyaz ve tonları ile döşenmişti. Görebildiği bir pencere yoktu etrafta. Işık ise her yerden geliyordu. Temiz bir hava vardı ve ışıkla birleşik gibiydi. Sanki her nefeste aydınlanıyor ve nefes verişinde ise aydınlık saçıyordu etrafa. Odanın bir parçası gibiydi yada oda onun bir parçasıydı, öyle bir şeydi.

'Ses.' diye düşündü.

Ürperdi. Sesin yarattığı varlık hissi, doluluk hissi öyle çoktu ki bu onu ürpertmişti. Yattığı yataktan kalktı ve odanın içinde turlamaya başladı. Ellerine, ayaklarına bakmaya çalıştı. Başlangıçta onları göremedi fakat sonradan onları keşfetmeyi başardı. Sanki kendi kendisini yaratıyordu ve bunu nasıl yaptığını sonradan anlıyor gibiydi. Zihninde düşünce yoktu ve bu sadece oluş halinde bir yaratımdı. Fiili bir yaratımdı. Belki de biri onun yerine yaratıyordu tüm bunları ve o kendisi yarattığını düşünüyordu. Anlayamıyordu ve bu anlayamama durumu açıkçası onun pekte umurunda değildi.

Sehpanın üzerinde bir kutu belirdi. İlgisini çekmişti ve sehpanın bulunduğu yere doğru yürüdü. Kutuyu almak ve incelemek amacıyla elini oraya doğru götürdüğünde sesi işitti.

'İyi ki doğdun!'

Bu ilk duyduğu sesti. Biraz korku, birazda endişe ile geri kaçtı. Hissettiği bu duygular öyle yoğundu ki kendisi de bir yandan anlam vermeye çalışıyordu.

'Hissettiklerine korku ve endişe denir. Bu hayatta kalma dürtüsüdür. Daha az önce doğdun ve varlığın sana hayat veren enerjiye karşı bile kendisini korumaya çalışıyor. Bu normal bir refleks. Fakat zamanla deneyimin arttıkça, basamakları çıktıkça bunu aşacaksın ve burası sana bir tatil gibi gelmeye başlayacak.'

Sesin anlattıklarını anlıyordu. Sanki bunları bilmek onun için çocuk işi gibiydi.

'Neden bir çok şeyi bilmiyor olduğum halde biliyorum?' diye sordu. Bu ilk sorusuydu ve çekimserdi.

'Çünkü ben biliyorum.' dedi ses.

'Nasıl yani?'

'Birbirimize telepatik ve empatik anlamda bağlıyız. Aramızda bir bilgi alışverişi var. Doğduğun andan itibaren bu bilgiye erişimin var ve bu bilgi ile bu odayı yarattın. Eşyaları yarattın. Hatta bedenini bile sen yarattın. Fakat bunu nasıl yaptığını bilemiyorsun çünkü henüz bilgiyi anlayacak düzeyde değilsin.'

Bilgiyi anlayamamak fakat ona rağmen onu kullanmak tuhaftı.

'Sen kimsin?' diye sordu.

'Ben sana hayat verenim.' dedi ses.

'Hayat mı?'

'Evet. Fakat bu beni her şeyin yaratıcısı yapmıyor. Ben sadece seninde yapabildiğin gibi yaratma yeteneği ile kuşanmış bir varlığım. Senin başlangıç seviyede olduğun ve birazda benim yardımım ile yarattığın tüm bu şeyler aslında birer illüzyon. Yani sen şuanda benim görüş açımdan bakacak olursak sadece beyaz bir ışığın olduğu bir düzlemdesin. Fakat bu durumu kaldıramayacağın için yaratma mekaniğine bir tutam müdahalede bulundum ve böyle bir ortam oluşturdun.' dedi ses.

Şaşırmıştı. Fakat eğlendiğini hissediyordu. İçeride bir coşku hissiyatı vardı.

'Bu coşkuda neyin nesi?' diye sordu.

'Yaşadığın bu ilk deneyimlerini anlamak için yaptığımız konuşmanın bir etkisi. Artık anlıyorsun ve ilk basamağı çıktın bile. Korkacak bir şey olmadığını ve buranın aslında eğlenceli bir yer olduğuna bilinçli bir karar verdin. Bu senin ilk gerçek deneyimin. Tadını çıkar.' dedi ses.

Coşkuyu hissetmesi keyifliydi. Kendisini onun kollarına bıraktı ve yaşamın aldığı nefesle, ışık formunda içindeki coşkuya karışmasını hissetmeye çalıştı. Işık doldukça içine, coşkusu daha da artıyordu. Bu, bu ona çok farklı hissettiriyordu.

'Bu nedir?' dedi hissettiği yeni duygu için.

'Buna özgürlük denir.' dedi. 'Bu his senin doğan ve yaratım gücünün yegane sebebi. Bu özgür iradedir. Herkeste ve kainatın kendisinde olan bir duygudur.'

'Bana sanki her şey içimdeymiş gibi hissettiriyor.' dedi.

'Zaten öyle.' dedi varlık.

Derin bir sessizliğe büründü. Koltuğa doğru yürüdü ve oturdu. Derin bir nefes çekti ve verdi.

'Sanki tamamım. Bitmiş gibi hissediyorum. Halbuki bir yeni doğanım. Fakat tamamlanmış hissediyorum. Bu çok özel bir his.' dedi.

'Her yeni doğan tekamül yolculuğuna başlamadan önce tamamlanmış gibi hisseder. Bu yürüdüğün tekamül yolunda sana ilham kaynağı olması açısından çok büyük bir öneme sahiptir. Düştüğün ve ayağa kalkman gereken zamanlarda, sana yaşadığın tüm şeylerin aslında sadece öğrenme ve deneyim kazanma olduğu gerçeğini hatırlatır.' dedi ses.

'Sanırım artık hazırım.' dedi.

'Hazırsan başlayabilirsin o halde.' diye karşılık verdi ses.

'Peki şimdi ne olacak?' dedi.

'Seni yaşamla dolu olan bir öğrenme gezegenine odaklayacağız ve öğrenmeye başlayacaksın. Doğacaksın, büyüyeceksin ve öğrenimle dolu bir yaşamın olacak. Ölüm vaktin geldiğinde buraya geri döneceksin ve öğrendiklerini anlamak için bunlar üzerinde düşünmen gerekecek. Tıpkı yaptığın gibi. Anladığın zamansa yeni deneyimler için hazır olacaksın ve bu böyle sürüp gidecek.'

'O halde gönder beni.' dedi.

Kutu belirdiği gibi kayboldu ve bu çok ani oldu. Ardından içinde bulunduğu oda değişmeye başladı. Eşyalar ve oda yok oldu. Yerine beyaz bir kapı belirdi.

'Kapıdan geçmem gerekiyor. Bu beni doğacağım dünyaya götürecek.' diye düşündü.

Yürüdü, yürüdü ve sonunda kapıya ulaştı. Tokmağı çevirdi ve kapıyı açtı. Bir çekim hissi kendisini kapıdan içeri çekti. Buna karşı koymayı düşünemeye fırsatı olmadı bile. Oldukça hızlı bir çekimdi. Bu çekime kendisini kaptırdı ve düşüyormuş hissi ile daha az ışığın olduğu bir bilinmeze doğru çekilmeye başladı...


...


Bu kısa öykü bir giriş amacıyla yazıldı ve içeriği geliştirilebilir. Devam edecek ve devam süresince 'yeni doğan' varlığın gelişim sürecini göreceğiz. Onun tekamül süresince yaşadıkları, seçimleri ve başına gelenler kısa hikayeler olarak buraya eklenecek.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

#2 Zihin Denizi

'Aradığım sadece biraz ilgiydi.' demişti arkadaşlarına veda ederken Umber. Artık hiçbir şeyin gerçek anlamda umurunda olmamasından korkuyordu. Nitekim bu gerçekleşmek üzereydi. Yıllarca hep umursuz, vurdumduymaz bir imaj yansıtmıştı çevresine. Fakat içinde hep bir karmaşa ve hep bir umursayan, acı çeken yan vardı. Olmak istediği şeyi dış görünüşüne yansıtmayı başarmıştı fakat iç dünyasına yapacak cesareti yoku. Kendisini kaybetmekten, başka bir şeye dönüşmekten öyle korkuyordu ki sonunda o eşiğe geldiğini fark etmemişti bile. Evinin merdivenlerine tırmanırken aklında arkadaşlarına ettiği veda vardı. Şakanın dozunu fazla kaçırmışlardı. Alay etmekten zevk alır bir hale geldiklerinde içindeki alttan alan yanı bir kenara fırlatıp hepsine içindeki karmaşayı tattırmıştı. Fakat beklediği anlayıştan ziyade ön yargı duvarından seken yalnızlığı alabilmişti sadece. Uzun uzun yürümüştü yanlarından ayrıldığında. Kulağına taktığı kulaklıktan çalan The Monster isimli şarkı sanki ona bir şe

#1 Meşe'nin Gölgesinde

'Her nefes yeni bir başlangıçtır.'   Her zaman yaptığı gibi nehrin kenarındaki meşe ağacının gölgesinde oturmuş ve gözlerini kapatmıştı. Küçüklüğünden beri oynadığı nefesini takip etme oyununu oynuyordu. Her nefes alışı ve verişi çevresindeki seslerin derinliğini arttırıyordu adeta. Akan suyun sesi sanki her nefesinde şarkı söylüyordu.  Sırtını yasladığı ağacın gövdesinde bir sıcaklık hissetti Aia. Bu his onu ürtpertmek yerine mutlu etmişti. Ağaç onunla bağlantıya geçiyordu. Sonunda hayalini kurduğu şey gerçekleşmek üzereydi. Bir yandan nefesine odaklanırken diğer yandan ısının yoğunlaştığı bölgeyi tespit etmeye çalışıyordu. Isı ağır hareket ediyor ve gideceği yeri hesaplamaya çalışıyordu sanki. Kalbinin arka noktasına, sırtının sol kısmına yoğunlaştı ısı. Bu farklı bir deneyim oluyordu ona. Odağını kalbine yönlendirdi Aia. Artık nefes alış verişi stabilleşmişti. Aklındaki tek şey kalp atışlarıydı. Bir davul misali onu derinleştirdikçe derinleştiriyordu. Kuşların ins

#17 Deniz Feneri / Part 2

Üzerindeki şoku atan Yukio, şifacı kadın ve yaşlı fener bekçisi ile birlikte şöminenin aydınlattığı odada sohbete devam ediyorlardı. Aslında sadece Yukio konuşuyor, diğerleri onu dinliyorlardı. Denizden çıkarıldıktan sonra yeniden doğmuş gibi hisseden insan, beden fonksiyonlarını yeniden keşfediyor gibiydi. Bulunduğu yeni sayılabilecek bu yeri idrak etmek bir yana dursun geçmişinin anılarını hatırlamak ona bu yeni yer hakkında fikir verebilecekti. O böyle umuyordu.  ‘’Ben doğduğum toprakları hatırlamıyorum.’‘ dedi. Yaşlı kadın sessiz bir tebessümle ona yanıt verdi. Bu içini ısıtmıştı. Zorlamaması gerektiğini biliyordu hafızasını. Eskiden böyle çalışıyordu zihni ama artık değil. Yukio sakince şöminede yanan ateşe baktı. Son hatırladığı anıları geldi hatırına hemen. Ogry, Ohario, Oktavius... Biri daha vardı içlerinde. Alevler içindeki şu çocuk... Adını anımsayamıyordu ama amacını biliyordu.  ‘‘O alevler içindeki genç oğlanı görüyorum. Enerjimi korumak için oluşturduğum cep evrene yerleşt